Biliyorsunuz, kelebek d - AlıntıSöz
Sevgili kızlarım,
Biliyorsunuz, kelebek doğadaki en güzel yaratıklardan biri. Son derece güzel, son derece zariftir. Yine biliyorsunuz, kelebeğin ağırlığı hemen hemen hiç yok. İşte ben kelebek gibi olmak dediğimde, doğanın güzelliklerini ve zerafetini kendinde toplamış, ama karşısındakine hiçbir yük getirmeyen bir insanı ya da bir ilişkiyi kast ediyorum. Acaba böyle bir insan olabilir mi? Böyle bir ilişki kurulabilir mi? Yoksa kelebek gibi bir insan ya da kelebek gibi bir ilişki bir düş mü, ulaşılmaz bir ütopya mı? Kelebek gibi bir insan sadece verir, karşılık beklemez. Kelebek gibi bir insan sadece sever, karşılık beklemez. Kelebek gibi bir insan, severken acıtmaz, verirken borçluluk duygusu yaratmaz. Verirken ve severken, güzel ve zarif, karşılık beklemediği ve hiçbir şey istemediği için de ağırlıksızdır. Hiç kuşkusuz, karşılıksız sevmek, almadan vermek gibi kavramlar çok da insani değildir. İnsanoğlu, bencil ve benmerkezci insanoğlu, verirken almak, severken sevilmek, kısacası duygularına ve davranışlarına karşılık görmek ister. Üstelik bu karşılık görme arzusu, onun yapısındaki en doğal refleksi, çevresiyle ilişkilerindeki en doğal hakkıdır.
İşte bütün bu gerçekler karşısında ben diyorum ki, bir gün kelebek gibi bir insana ya da bir insanın size sunduğu kelebek gibi bir ilişkiye rastlarsanız, aman onu kaçırmayın. Güçlü insan, çevresinde kelebek gibi insanların ya da kelebek gibi ilişkilerin olabileceğini bilerek ve bekleyerek, ama aynı zamanda tüm çirkinlik ve pislikleri büyük bir gerçeklikle gözlemleyip göğüsleyerek, yaşamını, kendi ilkeleri çevresinde yürütebilen insandır. Kelebek gibi bir insanı tanımanın ve onu yaşamanın , ya da kelebek gibi bir ilişkiye sahip olmanın sırrı, ancak güçlü olabilmekten geçiyor.
Ancak etrafındaki tüm pislik ve çirkinlikleri bilen, gören, onlarla savaşan ve içinde yaşadığı çirkefin kendisini kirletmesine izin vermeden varlığını ve hatta başarılı olmayı sürdürebilen insanlar, yani ancak çok çok özel insanlar, o da belki günün birinde, kelebek gibi bir insana ya da ilişkiye sahip olabilir.
Çünkü kelebekler yalnız hem dürüst ve namuslu, hem de bu toplumda dürüst ve namuslu kalabilecek kadar akıllı ve güçlü olan insanlara konarlar. Ama siz onu ürkütmeden bu güzelliğe sahip olabilir misiniz? Yani o kelebeği kaçırmadan koruyabilir, yaşamın belki de bu en büyük armağanına sahip olmayı sürdürebilir misiniz? İnsanın doğasında bencillik var, demiştim. Bırakın başkalarını, acaba siz, almadan veren, karşılık beklemeden seven bir insan ya da bir ilişki ile karşılaştığınızda,bunu sömürmeden durabilir misiniz? Daima daha çok sevilmek, daima daha çok almak üzere koşullanmış olan bencil ve benmerkezci kişiliğimiz acaba böyle bir kelebeği, sömürerek öldürmez mi?
İşte bir kelebek insana ya da kelebek bir ilişkiye rastladığınızda, onu koruyarak sürdürmenin gizi de ona sahip olmaya çalışmamakta yatar. Kelebek insanlar veya kelebek ilişkiler genellikle kendi iradeleriyle gelir ve yine kendi iradeleriyle uçup gider. Ne zaman geleceğini pek bilemezsiniz.
Ama ne zaman uçup gideceğini ben size söyleyeyim. Ona egemen olmaya çalıştığınızda, onu sömürmeye başladığınızda, o insanın ya da ilişkinin güzelliğine, zerafetine kısacası kelebekliğine layık olmayacak bir sahiplenme davranışı gösterdiğinizde.
Kelebek insan yada kelebek ilişki, karşılık beklemez ama, kabalığa, çirkinliğe, kendi koyduğu koşullardan farklı koşullarda yaşamaya da dayanamaz. Unutmayın, kelebeği kelebek yapan, güzelliği ve hafifliği yanında, vazgeçilmez özgürlüğüdür: Onu çiçekten çiçeğe uçuran özgürlüğü. Ama hapsetmeye çalıştığınızda onu mutlaka yitirirsiniz. İşte kelebek ilişkinin ya da kelebek insanın o özgürlüğünü zincire vurmaya kalktığınızda, artık elinizde, avucunuzda bir yığın yaldızlı parıltıdan başka bir şey kalmaz.
Kelebek insan, bütün ilişkilerinde kelebek gibi olan değil, sadece tek bir ilişkide karşısındakine kelebek gibi davranan insan demek. Yani belki de hepimizin çevresinde bize kelebek gibi davranmaya hazır insanlar var. Ama bencil yaşam kavgamızın temposu onu ya da onları algılamamızı engelliyor. Belki hepimizin içinde de, uygun kişiyi bekleyen bir kelebek insan var. Ama karşımızdakilerin bencilliği onu dışarı çıkarmamıza engel oluyor.
Diğer Emre Kongar Sözleri ve Alıntıları
- tarihe bir dönemin, bir geleneğin başlatıcısı olarakgeçmek ne denli büyük bir olumlu başarı ve onursa, bir geleneğin son uygulamasına konu olmak da, aynı derecede olumsuz bir başarı ve onurdu.
- Her dinin kendi içindeki mezhepler arasındaki düşmanlık, kin ve nefret, başka dinlere karşı olan düşmanlıktan daha derindi.
- Dinlemek ayrıca hayattaki başarının en önemli sırlarından biridir.
- Biz sizleri, insanlıktan nasibini alamamış mahlukların malı olasınız diye değil, eğer isterseniz, çağdaş ve uygar insanlarla, eşit koşullarda yuva kurabilesiniz diye büyüttük. Evlenmek istemezseniz, ya da uygun bir eş bulamazsanız, ömrünüzün sonuna dek bekar da yaşayabilirsiniz. Her ne pahasına olursa olsun evlenmek, anne olmak, bedeli çok yüksek olacaksa, sizi mutlu kılmak yerine mutsuz edecekse, niçin bir zorunluluk olsun ki?
- Yurtdışında da eğitim görmüş olsa, çok çağdaş bir sektörde de çalışsa, hatta iyi bir aileden bile gelse, yine de bir erkeğin, feodal değerlerini aşırı kıskançlığın gerekçeleriyle sizin hayatınızı karartan bir yapıda kullanması çok büyük bir olasılık. Bu nedenle kıskanç biriyle karşılaştığınızda, ya da size yaptığı baskıları kıskançlık maskesiyle örtmeye çalışan birini tanıdığınızda, daha yol yakınken hemen ayrılın.
Yoksulluk, çirkinlik, eğitimsizlik hatta tembellik bile, bir ailenin sıcak ve sevgi dolu havası içinde aşılabilir. Ama ilkel kıskançlık asla. Çünkü o, doğrudan doğruya sizin kimliğinize, kişiliğinize, özgürlüğünüze, özerkliğinize kısacası insanlığınıza yönelmiş bir saldırıdır. "Ne yapalım, beni çok seviyor da ondan kıskanıyor."Gerekçesi asla, ama asla geçerli değildir. Tam tersine, henüz tanışmanın ilk zamanlarında bile dışa vurulan aşırı kıskançlık eğilimleri, karşınızdakinin sizi malı gibi gördüğünün bir kanıtı ve daha sonraları, örneğin evlendikten sonra yaşayacağınız cehennem hayatının bir habercisidir. Hiç unutmayın sevgili kızlarım, kıskançlık, hele aşırı kıskançlık, sevginin değil, ilkelliğin belirtisidir. - Kanmaz en uzun buseye, öptükçe susuzdur,
Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur. - Sıra dışı insan nasıl olunur? Örneğin, sigara içmek yasakken, sigara içerek mi? Çocuk yaşta iken, olgun kadınlar gibi süslenip püslenerek mi? Herkes dersini çalışırken, sokaklarda ve eğlence yerlerinde sürterek mi? Hayır sevgili kızlarım, bin defa hayır! Tam tersine, sıradan olmamak için genellikle başvurulan yukardaki örnekler o denli yaygınlaştı ki, bunlar artık sıra dışılığın değil, tam tersine sıradanlığın ölçütleri haline geldi. Gençlerimiz toplumsal kurallara başkaldırdıklarını sanarak, aslında toplumun onlara uyguladığı en büyük baskının, yozlaşmanın pençesine düşerek sıradan insanlar haline geliyorlar. Sıra dışı insan kimliği ancak, günümüzde giderek önemini yitiren doğaya ve insana saygılı bir kişilik oluşturarak elde edilebilir. Müziğe, resme, edebiyata, yani güzel sanatlara, ya da bilime veya el ve kafa becerisine bağlı bir sanata yönelerek geliştirilir. Okuyan genç, sıra dışıdır günümüzde. Türk ve Dünya edebiyatını bilen insan, sıradan insan değildir. Müziğin herhangi bir dalında özel bilgileri olan kişi sıra dışıdır. Resme meraklı, resimden anlayan bir öğrenci sıra dışıdır. Matematik formülleri çözmekten zevk alan bir çocuk sıra dışıdır. Marangozluk ya da elektrikçilik bilgisi olan insan sıra dışıdır. Çiçekten anlayan, bahçıvanlık bilgisi olan insan sıra dışıdır. Ağaçları tanıyan genç sıra dışıdır. Sıradan olmamak için mutlaka özel bir becerinizin, özel bir yeteneğinizin olması ya da özel bir etkinlik alanında çalışmanız gerekmez.
- Herkes hiç çalışmadan, hiç başarmadan, hiç hak etmeden, örneğin bir beyin cerrahının, bir bilgisayar mühendisinin saygınlığını ve yaşam standardını istemeye başlıyor. Özellikle de televizyonların etkisiyle, herkes, şarkıcı, türkücü, film artisti ve futbolcu olmak istiyor. Çünkü insanlara para ve ün getiren bu meslekler, çalışmayı gerektirmeyen, özellikle doğuştan gelen özelliklere bağlı görülüyor. Ayrıca da bu mesleklerdeki başarıların iltimas gibi, cinsellik gibi özel ilişkilere dayalı olarak elde edilebildikleri, yine basın ve televizyonlar aracılığıyla topluma aktarılıyor. Böylece toplumun hem ahlak kuralları, hem de hukuk kuralları yozlaşıyor, herkes en yüce değer olan paraya ulaşmak için halka ve hukuk dışı davranışlara başvurmayı, normal ve meşru kabul ediyor.
- Tabii toplumda hem para en yüce değer olunca hem de bireyler eşit başarı şansına sahip olmayınca, her türlü pislik, yolsuzluk yaygınlaşmaya başlıyor, bireyler hak etmedikleri hedefleri normal olarak istemeye başlıyorlar: çalışmadan zengin olmak, başarmadan saygın olmak gibi. Çünkü çocuklar ve gençler çevrelerinde çalışmadan zengin olmuş, başarmadan saygınlık kazanmış insanlar görüyorlar. Bu arada gerçekten çalışarak ve başararak bir yerlere gelmiş olan insanların saygınlıkları da küçümseniyor, önemini yitiriyor.
- Sanıyorum bugünkü gençlerin en büyük korkularından biri sıradan insan olmak. Kimse, hiçbir özelliği bulunmayan, göze çarpmayan, sürünün bir parçası olan bir kişilik sahibi olmak istemiyor. Herkes gibi olmak, sürü gibi olmak, günlük rutin içinde kaybolup gitmek sizin kuşağın en büyük korkusu. Gerçekten de sürünün bir parçası olmak, toplumun geneli içinde kimliğini ve kişiliğini yitirmek, gençleri bekleyen en büyük tehlikelerden biri.